AksiyonGerilimGizem

Bourne’un Mirası

Kategori: Aksiyon, Casusluk, Gerilim, Gizem
Yayın Tarihi: 31 Ağustos 2012
Oyuncular: Jeremy Renner, Rachel Weisz, Edward Norton, Scott Glenn, Albert Finney
Dil: İngilizce
Film Süresi: 2 saat 16 dakika (136 Dakika)
Yönetmen: Tony Gilroy

 Konu ve Hikaye: Treadstone’dan Outcome’a Uzanan Zincir

“Bourne’un Mirası”, ilk üç filmde yaşanan olayların doğrudan bir sonucudur. Jason Bourne’un CIA’in yasadışı operasyonlarını (Treadstone ve Blackbriar) ifşa etmesi, ajansın tepe yönetimini paniğe sürükler.

Jason Bourne’un Tetiklediği Kıyamet

Film, Bourne’un eylemleri sonucunda CIA’in üst düzey yetkilisi Eric Byer (Edward Norton) tarafından yönetilen yeni, daha gelişmiş casus programlarının (‘Outcome’ ve ‘Larx’) derhal kapatılması emrinin verilmesiyle başlar. Bu, sadece dosyaların imha edilmesi değil, aynı zamanda programın tüm ajanlarının ve bilimsel destek personelinin ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bu temizlik operasyonunun hedefindeki ajanlardan biri de, Aaron Cross’tur (Jeremy Renner).

 Aaron Cross: Kimlik Yerine İlaç Peşinde

Cross, Bourne’dan farklıdır. Bourne kimliğini bulmak için savaşırken, Cross, yeteneklerini (fiziksel güç ve zeka artışı) sağlayan kimyasal takviyelere bağımlıdır. CIA, programı kapatarak Cross’un ilaçlarını kesmeye çalışır. Bu durum, Cross için hayati tehlike arz eder; çünkü ilacı almadığı takdirde yeteneklerini kaybedecek, hatta zihinsel olarak çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Cross’un mücadelesi, bir kimlik arayışından çok, hayatta kalmak ve işlevselliğini sürdürmek için verilen acil bir savaştır.

Dr. Marta Shearing ile İttifak

Temizlik operasyonundan kurtulan Cross’un yolu, ‘Outcome’ programının arkasındaki doktorlardan biri olan Dr. Marta Shearing (Rachel Weisz) ile kesişir. Shearing, operasyonun masum kurbanlarından biri haline gelmiş ve canını kurtarmak için Cross ile iş birliği yapmak zorunda kalmıştır. İkili, Filipinler ve ABD’de bir yandan Eric Byer’ın ekibinden kaçarken, bir yandan da Cross’un ilaca olan bağımlılığını sona erdirecek bir çözüm bulmaya çalışır. Film, bu iki karakterin tehlikeli ve hızlı tempolu kaçışını merkeze alır.

 Yönetmenlik ve Sinematografik Ton Farkı

İlk üç filmin senaristliğini yapan Tony Gilroy‘un yönetmen koltuğuna oturması, serinin görsel ve anlatısal tonunda önemli bir değişime neden oldu.

 Greengrass’tan Gilroy’a Geçiş

Önceki filmlerin yönetmeni Paul Greengrass, aksiyon sekanslarında kullandığı “sarsıntılı kamera” (shakey-cam) ve hızlı kurguyla seriye belgeselvari bir aciliyet katmıştı. Tony Gilroy ise aksiyonu daha kontrollü, planlı ve sinematik olarak daha net karelerle çekmeyi tercih etti. Bu durum, filmin bir casus gerilimi olarak daha rafine görünmesini sağlarken, serinin hayranlarının bir kısmı, bu yeni, daha klasik aksiyon yaklaşımının serinin imzası olan ham ve gergin enerjiyi azalttığını savundu.

 Bürokrasi ve Yüksek Riskli Operasyonlar

Gilroy’un senaryo geçmişi, filmin sadece sokaklardaki kaçışa değil, aynı zamanda Washington’daki CIA kontrol odasında dönen bürokratik entrikalara da odaklanmasını sağladı. Edward Norton’ın canlandırdığı Eric Byer karakteri ve onun soğukkanlı kararları, filmin gerçek düşmanının sistemin kendisi olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bu, filmi diğer Bourne filmlerine göre daha metodik ve daha çok bir siyasi gerilim filmi haline getirmiştir.

 Oyuncu Kadrosu ve Jeremy Renner’ın Sınavı

Filmin en çok tartışılan yönü, Matt Damon’dan bayrağı devralan Jeremy Renner oldu.

Jeremy Renner: Yeni Bir Casusun Doğuşu

Jeremy Renner‘ın Aaron Cross rolündeki başarısı, filmin eleştirel değerlendirmelerinde merkezi bir yer tuttu. Renner, karakterine daha insancıl, daha duygusal ve kimyasal bağımlılığı nedeniyle daha kırılgan bir boyut getirdi. Cross, Bourne kadar acımasız ve becerikli olsa da, duygusal olarak daha erişilebilir bir kahramandır. Renner, rolün fiziksel zorluklarını başarıyla aşarak Manila’daki motosikletli kovalamaca gibi aksiyon sahnelerinde etkileyici bir performans sergilemiştir.

 Rachel Weisz ve Edward Norton’un Gücü

Rachel Weisz, Dr. Marta Shearing rolüyle, casusluk dünyasına istemeden çekilen masum bir bilim insanının çaresizliğini ve zekasını yansıttı. Edward Norton ise, Eric Byer rolünde, hiçbir zaman sesini yükseltmeyen, ancak aldığı kararlarla binlerce insanın kaderini belirleyen soğuk ve zeki bir bürokratı başarıyla canlandırarak filmin anti-kahramanına ciddi bir ağırlık katmıştır. Ayrıca filmde önceki seriden Albert Finney, Joan Allen ve David Strathairn gibi tanıdık yüzlerin yer alması, serinin evreninin bütünlüğünü korumaya yardımcı olmuştur.

 Eleştirel Analiz ve Mirasın Gereksizliği Tartışması

Film, genel olarak ticari bir başarı yakalasa da, eleştirmenler ve hayranlar tarafından karışık tepkiler aldı.

Aksiyon Kalitesi ve Serinin Geleceği

Filmin aksiyon sekansları, özellikle teknik yeterliliği ve Manila’daki yüksek tempolu sahneleriyle övüldü. Ancak filmin en büyük başarısı, Bourne’un hikayesini bitirmeden serinin evrenini başarılı bir şekilde genişletmesi oldu. Mirası, bir finalden çok, “devam edebilecek bir evrenin” kanıtıydı. Filmin sonu, Aaron Cross’un hikayesinin devam etmesi için açık bir kapı bırakmıştır.

“Bourne’un Mirası”, serinin hayranları için tartışmalı bir film olmayı sürdürse de, tek başına ele alındığında başarılı bir casus gerilimidir. Tony Gilroy’un metodik yönetmenliği, Jeremy Renner’ın güçlü fiziksel performansı ve Edward Norton’ın yetkin kötü adamlığı, filmi ortalama bir aksiyon filminin üzerine taşımaktadır. Ancak film, Jason Bourne’un kişisel mücadelesinin duygusal derinliğini özleyenler için her zaman serinin “gerekli” olmayan, ancak merak uyandıran bir yan hikayesi olarak kalacaktır.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu