The Mortuary Assistant

| Kategori: | Korku, Gerilim, Fantastik, Psikolojik |
| Yayın Tarihi: | 3 Nisan 2026 (Sinemada) |
| Oyuncular: | Willa Holland (Rebecca Owens), Paul Sparks (Raymond Delver) |
| Dil: | İngilizce (Orijinal), Türkçe (Dublaj/Altyazı) |
| Film Süresi: | 1 saat 40 dakika |
| Yönetmen: | Jeremiah Kipp |
The Mortuary Assistant: Ölümün Soğuk Yüzü ve İblislerin Dansı
Son yıllarda bağımsız oyun dünyasını kasıp kavuran, yayıncıların ve oyuncuların korkulu rüyası haline gelen viral video oyunu “The Mortuary Assistant”, nihayet beyaz perdeye taşınıyor. 3 Nisan 2026 tarihinde vizyona girecek olan film, oyunun yarattığı klostrofobik atmosferi ve “iş simülasyonu” görünümlü dehşeti sinema salonlarına getirmeyi hedefliyor. Yönetmen koltuğunda, Slapface gibi bağımsız korku yapımlarıyla tanınan Jeremiah Kipp otururken, senaryo ekibinde oyunun orijinal yaratıcısı Brian Clarke‘ın da yer alması, yapımın kaynak materyale sadık kalacağının en büyük garantisi olarak görülüyor.
Başrollerini Arrow dizisinden tanıdığımız Willa Holland ve House of Cards ile akıllara kazınan karizmatik aktör Paul Sparks‘ın paylaştığı film, sadece bir “jump-scare” (ani korkutma) koleksiyonu değil; aynı zamanda travma, bağımlılık ve kefaret üzerine kurulu karanlık bir psikolojik gerilim vadediyor. River Fields Cenaze Evi’nin soğuk duvarları arasında geçen bu hikaye, izleyiciyi ölümle yaşam arasındaki ince çizgide, iblislerin oyun alanına davet ediyor.
Filmin Konusu: Rutin Bir Gece Nöbetinin Cehenneme Dönüşümü
“The Mortuary Assistant”, dışarıdan bakıldığında sıradan bir morg çalışanının hikayesi gibi görünse de, alt metninde kadim bir kötülükle yapılan zihinsel ve fiziksel bir savaşı barındırıyor.
River Fields Cenaze Evi’nde Tek Başına
Hikaye, morg bilimleri mezunu olan genç ve hırslı Rebecca Owens’ın (Willa Holland), River Fields Cenaze Evi’nde gece nöbetçisi olarak işe başlamasıyla açılıyor. Rebecca için bu iş, hem mesleki bir tecrübe hem de geçmişindeki sorunlu dönemlerden (eski bir bağımlılık geçmişi ve travmalar) uzaklaşıp yeni bir sayfa açma fırsatıdır. Başlangıçta her şey prosedürlere uygundur: Cesetlerin kabulü, tahnit işlemleri (embalming), vücut sıvıların boşaltılması ve bedenin son yolculuğuna hazırlanması…
Ancak bu rutin, morgun sahibi ve baş cenazeci Raymond Delver’ın (Paul Sparks) tuhaf davranışları ve o gece morga getirilen cesetlerin “normal” olmamasıyla bozulmaya başlar. Raymond, Rebecca’yı o gece orada yalnız bırakırken, aslında onu bir sınavın, hatta bir kurban ritüelinin ortasına attığının farkındadır.
Prosedürel Korku ve İblis Avı
Filmin (ve oyunun) en özgün yanı, korkuyu bir “iş yapma zorunluluğu” ile harmanlamasıdır. Rebecca, bir yandan profesyonelce cesetleri yıkamak, ağızlarını dikmek ve kimyasalları enjekte etmek zorundadır; diğer yandan ise etrafında beliren doğaüstü olaylarla başa çıkmalıdır. Pencerelerde beliren siluetler, kendi kendine açılan dolaplar ve cesetlerin anlık hareketleri…
Ancak asıl dehşet, Rebecca’nın o gece orada bulunan cesetlerden birinin bir iblis tarafından ele geçirildiğini öğrenmesiyle başlar. Raymond’ın bıraktığı notlar ve kayıtlar sayesinde Rebecca, hayatta kalmak için sadece kaçmanın yetmeyeceğini anlar. Kurtuluşun tek yolu, iblisin ismini doğru tespit etmek, hangi cesedin içine saklandığını bulmak ve onu doğru ritüelle (tuz, sigiller ve yakma işlemi) cehenneme geri göndermektir. Yanlış bedeni yakmak veya iblisin adını yanlış bilmek, Rebecca’nın ruhunun ele geçirilmesiyle sonuçlanacaktır.
Geçmişin Hayaletleri
Film, sadece doğaüstü bir varlıkla savaşı değil, Rebecca’nın kendi iç şeytanlarıyla mücadelesini de konu alır. İblis, Rebecca’nın zihnini manipüle ederek ona geçmişteki hatalarını, ölen ailesini ve uyuşturucu ile olan mücadelesini halüsinasyonlar şeklinde gösterir. Bu noktada film, bir hayatta kalma korkusundan (survival horror), derinlikli bir psikolojik gerilime evrilir.
Karakterler ve Oyuncu Performansları
Kısıtlı bir mekanda ve az sayıda karakterle çekilen bu tür filmlerde, oyuncu performansları inandırıcılık açısından hayati önem taşır.
Willa Holland (Rebecca Owens)
Arrow ve Gossip Girl gibi yapımlarla tanınan Willa Holland, Rebecca rolüyle kariyerinde daha karanlık ve olgun bir dönemeçte. Rebecca, klasik “çığlık atan kurban” (scream queen) stereotipinden uzak bir karakter. Soğukkanlı, teknik bilgiye sahip ama içten içe kırılgan. Holland’ın performansı, bir yandan cesetlerle uğraşırken diğer yandan aklını kaçırmamak için direnen bir kadının gerilimini yansıtmak zorunda. Fragmanlardan ve set bilgilerinden anlaşıldığı kadarıyla Holland, karakterin fiziksel yorgunluğunu ve zihinsel çöküşünü minimal ama etkili mimiklerle izleyiciye geçiriyor.
Paul Sparks (Raymond Delver)
Raymond karakteri, hikayenin “bilge ama güvenilmez” mentoru konumunda. Paul Sparks, kendine has donuk bakışları ve tekinsiz ses tonuyla bu rol için biçilmiş kaftan. Raymond, Rebecca’yı korumaya mı çalışıyor, yoksa onu bir yeme mi dönüştürüyor? Sparks’ın bu belirsizliği filmin sonuna kadar taşıması, gerilimin ana dinamiklerinden birini oluşturuyor.
Yönetmenlik ve Atmosfer: Oyunun Ruhunu Yakalamak
Oyun uyarlamaları genellikle riskli projelerdir, ancak Jeremiah Kipp‘in vizyonu bu riski avantaja çeviriyor gibi görünüyor.
Klostrofobi ve “Uncanny Valley”
Yönetmen Kipp, filmin büyük bir kısmını morgun steril, beyaz ışıklı ve soğuk odalarında geçiriyor. Bu mekan tercihi, izleyicide kaçışın olmadığı hissini (klostrofobi) tetikliyor. Ayrıca, “Uncanny Valley” (tekinsiz vadi) etkisi, filmde cesetlerin kullanımıyla zirveye çıkıyor. Ölü olduğu düşünülen bedenlerin mikro hareketleri, göz seğirmeleri veya sadece “orada duruşları”, izleyiciyi herhangi bir canavardan daha fazla geriyor.
Oynanış Mekaniklerinin Senaryoya Yedirilmesi
Oyunun yazarı Brian Clarke’ın senaryo ekibinde olması, oyunun temel mekaniklerinin (sigil bulma, kibrit yakma, ceset inceleme) filme organik bir şekilde entegre edilmesini sağlıyor. Film, karakteri pasif bir kurban olmaktan çıkarıp, bulmaca çözen aktif bir dedektife dönüştürüyor. Aksiyon kategorisinin eklenmesi de muhtemelen finaldeki ritüel sahnesinin fiziksel yoğunluğundan kaynaklanıyor.
Eleştirel Beklentiler
“The Mortuary Assistant”, 2026 yılının en merak edilen korku filmlerinden biri. Oyunun hayranları, o ünlü “embalming” (tahnit) sahnelerinin ne kadar detaylı ve rahatsız edici bir gerçekçilikle gösterileceğini merak ediyor.
Korku Sinemasında Yeni Bir Soluk
Film, son yıllarda popüler olan “mekanik korku” türünün sinemadaki temsilcisi olmaya aday. Sadece karanlıktan çıkan bir yaratık değil, yapılması gereken bir işin stresi ve hata yapma korkusu filmin ana temasını oluşturuyor. Eğer yönetmen, oyunun o boğucu ve “seni izliyorlar” hissini beyaz perdeye tam olarak yansıtabilirse, The Mortuary Assistant sadece bir oyun uyarlaması olarak kalmayıp, The Autopsy of Jane Doe gibi kült morg filmleri arasında yerini alacaktır.
midesi sağlam, psikolojik gerilimi seven ve ölümün teknik detaylarından ürkmeyen izleyiciler için 3 Nisan 2026, takvimlerde işaretlenmesi gereken bir tarih.



