Mickey 17

Genel Bilgi

  Hikaye

Bong Joon-ho, “Parazit” ve “Snowpiercer” gibi filmlerle sinema dünyasında çığır açan bir yönetmen. Şimdi ise karşımıza, Edward Ashton’ın 2022 tarihli “Mickey7” adlı romanından uyarladığı yepyeni bir bilim kurgu filmiyle çıkıyor: Mickey 17. Robert Pattinson’ın başrolünde olduğu bu kara mizah türündeki film, uzayın bilinmez ve tehlikeli derinliklerinde, insanlığın sınırlarını zorlayan bir hayatta kalma mücadelesini konu alıyor.   

Mickey 17, Niflheim adlı bir buz gezegenini kolonileştirme görevi sırasında tehlikeli görevlere gönderilen “harcanabilir” bir çalışan olan Mickey Barnes’ın (Robert Pattinson) hikayesini anlatıyor. Görevin zorlu koşulları ve beklenmedik tehlikeler, Mickey’nin defalarca ölmesine neden oluyor. Ancak her ölümünde, anılarını büyük ölçüde koruyan bir kopyası yaratılıyor ve görevine kaldığı yerden devam edebiliyor.   

Peki ya bu sonsuz döngü içinde Mickey’nin “benliği” ne oluyor? Film, bu sorunun peşine düşerek izleyiciyi kimlik ve varoluş üzerine derin bir sorgulamaya davet ediyor. Her yeni kopyayla birlikte, Mickey’nin geçmiş deneyimleri ve anıları bir araya geliyor, ancak aynı zamanda her kopyanın kendine özgü bir kişiliği de ortaya çıkıyor. Bu durum, Mickey’nin kendi kimliğini sorgulamasına, geçmiş kopyalarının “hayaletleriyle” yüzleşmesine ve hayatta kalma mücadelesinde yeni stratejiler geliştirmesine neden oluyor. Klonlama teknolojisinin etik ve felsefi boyutlarını da irdeleyen film, izleyiciye “insan olmak ne demektir?” sorusunu sorduruyor.   

Mickey 17, genel olarak olumlu eleştiriler aldı. Rotten Tomatoes’da 185 eleştirmenin %79’u filme olumlu bir eleştiri verdi ve ortalama puanı 7.1/10 oldu. Filmin, Bong Joon-ho’nun kara mizah ve sosyal yorumu ustaca harmanlayan benzersiz tarzını yansıttığı ve ilgi çekici konsepti zekice kullandığı belirtiliyor. Robert Pattinson’ın kendisinin farklı kopyalarını canlandırdığı etkileyici oyunculuğu ve filmin çarpıcı görselleri de övgü topluyor. Özellikle, Mickey’nin sürekli olarak “ölmenin nasıl bir his olduğu” sorusuyla karşılaştığı ve her seferinde verdiği bıkkın ve alaycı tepkiler, filmin mizah anlayışını ortaya koyan önemli bir detay olarak öne çıkıyor.  Filmin görsel dili de eleştirmenler tarafından beğeniyle karşılandı. Darius Khondji’nin sinematografisi ve Fiona Crombie’nin prodüksiyon tasarımı, izleyiciyi distopik bir geleceğin soğuk ve endüstriyel atmosferine başarılı bir şekilde taşıyor.   Bazı eleştirmenler ise filmi “Parazit” gibi önceki Bong Joon-ho filmlerine kıyasla daha zayıf buluyor. Filmin temposunun dengesiz olduğu, bazı alt olayların gereksiz yere uzatıldığı ve hikayenin karmaşıklaştığı eleştirileri de mevcut.   

Filmin Özeti

Mickey Barnes ve arkadaşı Timo, başarısız bir iş girişiminin ardından maddi sıkıntı içindedir ve bir tefeciden kaçmaktadır. Borçlarını ödeyemeyen ikili, Dünya’dan Niflheim gezegenini kolonileştirmek için ayrılan bir uzay gemisine mürettebat olarak kaydolur – Timo pilot, Mickey ise “Harcanabilir” olarak. Harcanabilir olarak Mickey, öldüğünde anıları büyük ölçüde korunarak kopyalanabildiği için tehlikeli görevlere gönderilen, tek kullanımlık bir işçi olarak görülür. Yolculuk sırasında Mickey, bir güvenlik görevlisi olan Nasha Barridge ile romantik bir ilişki geliştirir. Ancak bu ilişki, Mickey’nin daha önceki bir kopyasının Nasha ile yaşadığı ilişkinin bir devamı niteliğindedir.   Kar gezegeni Niflheim’a indiklerinde, gri süet armadillolara benzeyen ve “sürünenler” olarak adlandırılan yerli yaşam formları tam kolonileşmeyi engeller. Mickey’nin on yedinci kopyası olan Mickey 17, analiz için bir sürünen yakalamaya çalışır, ancak buzun içindeki bir çatlağa düşer. Timo, Mickey 17’nin sürünenler tarafından kuşatıldığını görür ve ayrılırken onu ölü olarak bildirir. Ancak Mickey 17, sürünenler tarafından kurtarılır ve gemiye geri döner. Burada, yerine geçen on sekizinci kopyası Mickey 18 ile karşılaşır.   Bu durum, birden fazla kopyanın aynı anda var olmasını yasaklayan kurallara aykırıdır. İki Mickey, dikkatleri üzerlerinden çekmek için sorumluluklarını değiştirerek bu durumu kendi avantajlarına kullanmayı öğrenirler. Film, 17’nin daha sakin ve mantıklı, 18’in ise fevri ve öfkeli olmasıyla iki Mickey’nin çelişen kişiliklerini gösterir ve her yeni klonla Mickey’lerin davranış açısından daha az benzer hale geldiğini ima eder.   

Oyuncular

Bu karmaşık ve düşündürücü hikayeyi hayata geçiren yetenekli oyuncular şunlardır:

Mickey 17: Kapitalizmin Karanlık Yüzüne Eleştirel Bir Bakış

Mickey 17, sadece heyecan verici bir bilim kurgu filmi değil, aynı zamanda kapitalizmin karanlık yüzüne ve insanın tüketim çılgınlığına da eleştirel bir bakış sunuyor. Filmde, “harcanabilir” olarak adlandırılan ve tehlikeli görevlerde kullanılan klonlar, kapitalist sistemin insanı metalaştırmasının ve sömürmesinin bir metaforu olarak karşımıza çıkıyor. Mickey’nin her ölümünde yerine yenisinin getirilmesi, sistemin bireye verdiği değerin ne kadar az olduğunu ve insan hayatının nasıl “kullan-at” bir nesneye dönüştürüldüğünü gözler önüne seriyor.   Film, bu eleştirel bakışını politik figürlere de yöneltiyor. Mark Ruffalo’nun canlandırdığı eski kongre üyesi Kenneth Marshall karakteri, Donald Trump’ın bir parodisi olarak yorumlanabilir. Marshall’ın dini sağ tarafından kolayca manipüle edilebilen ve çıkarları doğrultusunda hareket eden bir figür olarak tasvir edilmesi, günümüz siyasetine dair keskin bir eleştiri niteliği taşıyor.   Ayrıca, filmde Niflheim gezegeninin kolonileştirilmesi ve yerli yaşam formları olan “sürünenler” ile olan çatışma, insanın doğaya karşı yıkıcı tutumunu ve kaynakları sömürme hırsını da eleştiriyor. Mickey 17, izleyiciyi bu önemli sorular üzerinde düşünmeye ve kendi değerlerini sorgulamaya itiyor.   

Mickey 17, Bong Joon-ho’nun kendine özgü tarzını ve sinemasal ustalığını bir kez daha ortaya koyduğu etkileyici bir bilim kurgu filmi. Film, hem heyecan verici bir hikaye anlatımı hem de derinlikli bir sosyal ve politik yorum sunarak izleyiciyi derinden etkiliyor. Robert Pattinson’ın güçlü performansı ve filmin çarpıcı görselleri de bu deneyimi unutulmaz kılıyor. Mickey 17, bilim kurgu severler ve Bong Joon-ho hayranları için kaçırılmaması gereken bir film olmasının yanı sıra, insan doğası, kimlik, etik ve kapitalizm gibi önemli konular üzerine düşündüren bir başyapıt olma potansiyeli taşıyor.