
| Kategori: | Dram, Tarihi, Savaş, |
| Yayın Tarihi: | Vizyon Tarihi Belirsiz (Kazakistan’da İlk Gösterim: 6 Kasım 2020) |
| Oyuncular: | Akylkhan Almassov (Turar), Sayazhan Kulymbetova (Nuria), Dulyga Akmolda, Adilet Zhangali, Rayana Daulet |
| Dil: | Kazakça |
| Film Süresi: | 2 saat 17 dakika (137 dakika) |
| Yönetmen: | Marina Kunarova |
The Crying Steppe (Ağlayan Bozkır): Unutulmuş Bir Soykırımın Sinemasal Çığlığı
Kazakistan sinemasının önde gelen kadın yönetmenlerinden Marina Kunarova’nın yazıp yönettiği The Crying Steppe (Orijinal adı: Uly Dala Zary veya Ağlayan Bozkır), dünya tarihinin en az bilinen ancak en yıkıcı trajedilerinden birini, 1920’ler ve 1930’lardaki Sovyetler Birliği tarafından Kazakistan halkına uygulanan Büyük Kıtlığı (Golodomor), cesurca beyazperdeye taşıyan önemli bir yapımdır. 2020 yılında tamamlanan film, 93. Akademi Ödülleri’nde Kazakistan’ın En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film adayı olarak gösterilmiş, uluslararası alanda bu trajedinin tanınmasına büyük katkı sağlamıştır.
Film, sadece tarihi bir olayı belgelemekle kalmaz, aynı zamanda bu olayların ortasında kalan bireylerin inanılmaz hayatta kalma mücadelesini, maneviyatın kaybını ve korkunun nesiller boyu süren etkisini mercek altına alır. The Crying Steppe, 8,5 milyon kişinin, yani yerli Kazak nüfusunun yaklaşık %70’inin kasıtlı olarak dayatılan açlık politikaları sonucu hayatını kaybettiği döneme duygusal ve görsel açıdan çarpıcı bir bakış sunar.
Konu ve Tarihsel Gerçeklik: Turar’ın Ailesini Kurtarma Mücadelesi
The Crying Steppe, Bolşevik rejiminin dayattığı kolektifleştirme ve zorla yerleşik hayata geçirme politikalarının, esasen göçebe hayvancılıkla geçinen Kazak halkı üzerindeki yıkıcı etkisini, bir ailenin trajedisi üzerinden anlatır.
Golodomor’un (Açlıkla Cinayet) Başlangıcı
- Politik Arka Plan: Film, 1920’ler ve 1930’ların başlarında, Filipp Goloshchyokin’in önderliğindeki Sovyet rejiminin, Kazakistan’daki yerel sosyal yapıları kırmayı ve zengin köylülerin (Kulaklar) elinden toprağı almayı amaçlayan zorla kolektifleştirme ve göçebe halkı zorla yerleşik hayata geçirme kararlarını gösterir. Bu politikalar, Kazakistan’da kitlesel hayvan kaybına ve ardından korkunç bir kıtlığa yol açar. Sovyet hükümeti, buğday tanelerini ve hayvanları halktan toplayarak silah almak için kullanırken, ayaklanmaları da bastırır.
- Kıtlığın Korkunç Boyutu: Kıtlık (Golodomor), Kazakistan nüfusunun yaklaşık %70’ini yok eder. Film, bu dönemde buğday tanelerinin insan hayatından daha değerli hale geldiği o korkunç zamanları tasvir eder. Yaşanan açlık öylesine büyüktür ki, bazı hayatta kalanların yamyamlığa başvurduğu gerçeği bile filmin arka planında yer alan manevi çöküşü gösterir.
- Turar’ın Direnişi: Hikayenin merkezinde, bir kartal avcısı olan Turar (Akylkhan Almassov) ve eşi Nuria (Sayazhan Kulymbetova) yer alır. Turar, ailesini ve köyünün diğer sakinlerini ölüm korkusu ve çaresizliğin üstesinden gelerek açlıktan kurtarmak için umutsuz bir mücadele verir. Turar’ın, ailesini kurtarma çabası, filmin hayatta kalma mücadelesinin ve babalık fedakarlığının dramatik aksını oluşturur.
Spiritüel Açlık ve Kimlik Kaybı
Yönetmen Marina Kunarova’nın vurguladığı gibi, film sadece fiziksel açlığı değil, aynı zamanda “maneviyatın ölümü” ve “ruhun öldürülmesi” temasını da işler.
- Etnik ve Kültürel Kırım: Bolşeviklerin yerel kültür ve değerleri yok etme çabaları, etnik kültürün ve insani değerlerin yok olmasına yol açarak manevi bir açlık yaratmıştır. Film, bu zorla dayatılan değişimin ve kimlik kaybının, Kazak halkının ruhunda bıraktığı derin yaraları gösterir.
- Kaçış ve Sınır Ötesi Trajedi: Kıtlıktan kurtulmayı başaran yaklaşık 1,5 milyon Kazak, anavatanlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Sınırı geçerken Sovyet askerlerinin makineli tüfekli saldırılarından kurtulanlar, komşu Çin gibi ülkelere sığınmıştır. Film, Turar’ın ailesiyle birlikte bu zorlu kaçış yolculuğunu ve sınır hattındaki dehşeti de gözler önüne serebilir. Bu, filmin gerilim ve macera unsurlarını taşıyan bölümlerini oluşturur.
Yönetmenlik Stili ve Eleştirel Perspektif: Bir Kadının Tarihe Tanıklığı
The Crying Steppe, Kazakistan sineması için tarihi bir hesaplaşma ve uluslararası alanda bu acının duyurulması adına büyük önem taşımaktadır.
Marina Kunarova’nın Cesur Vizyonu
Marina Kunarova, Kazakistan’dan Oscar’a aday gösterilen ilk kadın yönetmen olarak, bu filmi çekmenin büyük bir risk ve sorumluluk taşıdığını belirtmiştir.
- Gerçek Olaylardan İlham: Kunarova, filmin hayatta kalan gerçek insanların hikayeleriyle örülmüş hayal ürünü bir hikaye olduğunu ifade eder. Amacı, sadece bir belgesel drama yapmak değil, o dönemin korku iklimini ve ruhsal çöküşünü sinemanın duygusal gücüyle yeniden yaşatmaktır. Yönetmen, atalarının neden bu kadar korkunç bir bedel ödemek zorunda kaldığını ve neden bu trajedinin bu kadar uzun süre gizlendiğini sorgular.
- Görsel Hamlık: Filmin görüntü yönetmenliği (Alexander Rubanow), bozkırın sonsuzluğunu ve o dönemki çaresizliği yansıtacak şekilde, ham ve etkileyici bir görsellik sunar. Film, bu trajedinin grafik tasvirini sunarak, izleyiciyi zorlu gerçeklikle yüzleştirmekten çekinmez.
Oyuncu Kadrosunun Başarısı
Filmin başrollerindeki Akylkhan Almassov (Turar) ve Sayazhan Kulymbetova (Nuria), aynı zamanda tiyatro sanatçılarıdır. Bu durum, karakterlerin duygusal yoğunluğunu ve yaşadıkları trajedinin derinliğini beyazperdeye yansıtmalarında etkili olmuştur. Turar’ın, ailesini kurtarmak için gösterdiği inatçı direnç ve Nuria’nın annelik içgüdüsü, filmin duygusal merkezini oluşturur.
Eleştirel ve Toplumsal Etkisi
The Crying Steppe, eleştirel çevrelerde, tarihi öneminden ve cesur temalarından dolayı büyük ilgi görmüştür.
- Tarihi Hesaplaşma: Film, Sovyet rejiminin neden olduğu, Batı’da Ukrayna’daki Holodomor kadar bilinmeyen bir soykırımı uluslararası arenaya taşıyarak, tarihi hafızayı canlandırma görevini üstlenmiştir.
- Evrensel Temalar: Kıtlık ve hayatta kalma dramı, filmin temel taşı olsa da, film aynı zamanda otoriter rejimlerin insan ruhu üzerindeki kalıcı tahribatını ve korkunun nesiller boyu aktarılışını evrensel bir dille anlatır. Yönetmenin vurguladığı gibi, o dönemdeki “korku hâlâ yaşıyor, sadece şekil değiştirdi.”
The Crying Steppe, Kazakistan halkının direnişine ve trajedisine bir anıt niteliğinde olup, büyük bir dramatik yoğunlukla izleyicinin vicdanını zorlayan, güçlü ve unutulmaz bir sinema eseridir.



